mütevellit

sivri
Arapça kökenli bir kelime olup, "ile ilgili" veya "bağlı" anlamlarına gelir. Bu kelime, bir şeyin bir başka şeyle ilgili olduğunu veya birbirine bağlı olduğunu ifade etmek için kullanılır.

gündem

hafiz
müminin hiçbir zaman değişmeyecek ana gündemleri şunlardır ;
Bu gündem, ebedî hüsrandan kurtulmaktır. Bunun da formülünü Asr sûresi dört maddede özetlemiş:
1) İman etmek,
2) İmanına uygun yaşamak (sâlih amel),
3) Hakkı tavsiye etmek,
4) Sabrı tavsiye etmek.
Sahabenin büyüklerin'den
Ebû Huzeyfe şöyle buyurdu:
"ashabı kiram karşılaştıklarında, biri diğerine Asr sûresini okumadan ayrılmazlardı. Sonra biri diğerine selâm vererek ayrılırlardı."

Bu ayetlerin muhteva ettiği manalar için
İmâm-ı Şâfiî 'de şöyle buyurdu:
Kur'ân-ı kerîmde başka hiçbir sûre nâzil olmasaydı, şu pek kısa olan Asr sûresi bile, insanların dünya ve âhiret saadetlerini te'mine yeterdi. Bu sûre, Kur'ân-ı kerîmin bütün ilimlerini içine alır.

kimleri okuyalım

hafiz
Sünni fikir adamları olarak siyasi,Sosyoloji, Felsefe,Psikolojik,Edebiyat, İslam ve İslami ilimlerle ilgili olarak çalışma yapan kişiler olarak şunları okuyabiliriz;

Sait halim paşayı,Cemil Meriç'i,Nurettin Topçu'yu ,Erol Güngör'ü, Ali Fuat Başgil'i,İsmet Özel'i, Rasim Özdenören'i, Yusuf Kaplan'ı,Nevzat Tarhan,Hayati İnanç..

İslam'i ilimler olarak; Ebubekir Sifil,Yavuz Köktaş,Nurettin Yıldız, Soner Duman,Muhammed Yaşar Kandemir, Muhsin Demirci, Ahmet Yaman,Hamdi Döndüren,Osman Keskinoğlu,İsmail Cerrahoğlu,Talat Koçyiğit..


Not: başka yazımda klasik dönem yazarlarınıda inşallah yazacağım




bayram

bulut bey
Mü'mine sevinç, kafire gam günü.

Birileri ramazan bayramını idrak ediyor. Birileri de paskalya bayramını idrak ediyor. Bazı siyasiler paskalya bayramını kutlamak için adeta birbiriyle yarışıyor. Ne diyor ayeti kerimede "Ey iman edenler! Yahudileri ve hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse, şüphesiz o onlardan olur. Şüphesiz Allah, zalim kavmi doğru yola iletmez."

Biz Müslümanız ve de sadece müslüman bayramını idrak ederiz. Gavurların bayram diye addettikleri bazı günleri birileri pek ciddiye alıyor olabilir. Biz kendimizi ciddiye aldığımız için ve Müslümanın her koşulda kafirden üstün olduğunu bildiğimiz için sadece kendi bayramımızı biliyoruz ve de gavurların bayramını kutlamıyoruz.

ismet özel tefrid

hafiz
Tasavvufi bir terim olan tefrid müslümanın batıldan ve nefisten sıyrılıp [nefsi kontrol etmek dizginlemek]Allah ile beraber olmak demektir.
İsmet Özel 3 zor mesele kitabında ise şöyle açıklar; Tefrid, Allah'ın hükmünün yürüdüğünü görmektir. İslam'ın bütün zamanlar ve bütün yerlerde münferiden bir manaya sahip olduğunu ,her yer ve zaman için anlaşılması gerekli, özgül hükümler taşıdığını bilmektir.islamı anlatma bakımından "tefrid" safhasında isek mümin olarak düşünür ve davranırız.

kimlik

bulut bey
Kim-lik. Beşerin ayırt edici hususiyetlerini ihtiva eden, kim olduğunu gösteren bir mefhum. Beşeri insan yapan hususiyetlerin bütünüdür aslında kimlik. İnsan kimliği için yaşar. Yaşamalı. Tıpkı şerefi namusu için yaşadığı veya yaşaması gerektiği gibi.

Peki bugün bize bazılar Ne diyor. "efendim kimliklerin hiç önemi yoktur. Kimlikleri aşmalıyız."

Bunu diyenler elbette dünya vatandaşlığını arzulayan dünya sisteminin sözcüleri. Yahut özelde ise istiklal harbinin mağlupları.

Resulullah böyle söylemiyor bize. Tam aksine kimlik sünnet itibariyle çok mühim bir hadisedir. Nedir bizim kimliğimiz. Bizi diğer insanlardan ayıran nedir. Müslüman olmamız, ehli sünnet bilhassa hanefi olmamız ve de Türk olmamız. Mesele bundan ibaret. Bundan rahatsız olanlar "türkler de bir işe yaramasın, hep nakıs insanlar olarak kalsınlar, kafaları hiçbir şeye basmasın, böylelikle biz de istiklal harbinin intikamını rahatça alabilelim" diyen insanlar elbette dünya sisteminin de gayet isabetli bulduğu yönde "kimlikler önemsizdir, ne var canım bir adam ermeni ise, ne olmuş yahudi ise vb" diyecektir. Kimlikler önemsiz ise, bazı kimliklere sahip zevat Türk düşmanı değilse, Türkiye cumhuriyeti'ni ortadan kaldırmaya çalışmıyorsa neden tamamı kimliklerini açık edip güttükleri davayı insanlara tam olarak anlatmıyor. Çünkü malum olduğu üzere bu kimlikler türk düşmanlığından neşet eden kimlikler. Mesele bu kadar basittir.

Türkler kimliğine sahip çıkıyor mu bugün. Asıl mesele bizim için bundan ibarettir. Türk düşmanlarının meseleleri son derece sarih bir şekilde önümüzde duruyor. Bakalım türklerin meselesi sarahate kavuşacak mı?

Allah biz türklere kafirlere verdiği mühletin dolduğu günleri görmeyi nasip eylesin.

tasavvuf

hafiz
İslam'ın irfan ve ahlaki boyutunu ifade eden tasavvuf, herşeyden önce başta ülkemizde olmak üzere islam dünyasını olumlu yönden etkilemiş ve nice kafirler Müslüman olmuşlardı.eğer tasavvuf ehil kişiler tarafından temsil edildiği sürece bu muhteşem güzel gelenek devam edecektir.tabi ne kadar kuran ve sünnete ters davranıp sapıtanlar olmuşsa zamanında olduğu gibi günümüzde de bunlara karşı hakiki gerçek Sufi ehilleri bu sapıtanlarla mücadele etmektedir.
Tasavvuf,dünya ile ilgili şeylerden azla yetinmeyi,tümüyle Allah'a yönelme, dünyevi arzulara karşı sabretme,kalbi temizleme ve Allah'a daima yönelmek onu daima zikretmek ve şeriata tabi olma gibi özellikler üzerine kurulu bir hâl ve ilimdir.bu ilim dalı ve hal ilmi kuran ve sünnete
baktığımız zaman sabır ,Şükür tevekkül,Allah'a bağlılık rıza ,tevbe dünya bağlanmamak gibi kavramları rahatca görebiliriz. Tasavvuf ilminin sistemeşmesi ve bir ilim dalı olarak ortaya çıkması 9. Asırdan itibaren İslami ilimler arasında yer almaya başlamıştır.
İlk sûfi müellifler tasavvufu hiçbir şekilde Kur'an ve sünnetten ayrı ve bağımsız görmemişlerdir.mesela serrâc,kuşeyri,hücrîvî,gazali ilk müellifler bu ilmi ehli sünnet anlayışına uygunluğunu göstermeyi amaç edinmişlerdir.
Cüneyd bağdadi tasavvuf nedir sorusuna "bizim bu ilmimiz Kur'an ve sünnet'le sınırlıdır" demiştir.
Yine tasavvuf'un Kur'an ve sünnet temelli olduğu tarikatlar dönenimde de devam ettiğini biliyoruz.başka bi yazımızda da kısaca tarikatların oluşum sürecinden bahsederiz.çünkü bu bir ilimdir bir kaç kelamla bitmez.

firavun dedi ki

hafiz
Kasas sûresi'nin 38.ayetinde rabbimiz firavunun şöyle dediğini bizlere bildirir; firavun dedi ki:" Ey önde gelenler ,sizin için benden başka bir ilâh olduğunu bilmiyorum."
Şimdi ayetinin tefsirine gelelim nasıl anlamalıyız günümüz siyasetiyle ilişkisi nasıl,acaba benzerlik var mı ?

Firavun bununla kavminin,yer ve göklerin yaratıcısı olduğunu kastetmiyordu,kastetmiş de olamazdı.çünkü böyle bir şey ancak bir deli tarafından ortaya atılabilirdi.çünkü kendiside bir çok tanrıya ibadet ettiğini kuran bize söylüyor."firavun kavminin ileri gelenlerine şöyle dedi:"Musa ve ve Ona inananlar ülkede karışıklık çıkarsınlar ,seni ve ilahlarını geçersiz kılsınlar diye mi ülkede serbest bırakacaksın? [Araf 127] dolayısıyla firavun kendisi için ilâh kelimesini kullanırken bunu zaruri olarak yaratıcı ve gerçek ulûhiyet sahibi anlamında değil,tartışmasız ve yüce iktidar sahibi anlamında kullanmıştı.bu azmış kafirin demek istediği şuydu:"bu mısır ve ülkesinin sahibi benim.tüm emir ve yasakları teşriî kaynağı ancak benim dediklerim kabul edilebilir.benden başka hiçkimse emir vermeye yetkili değildir.musa kim oluyor haşa! "Diye sorması bundandır.

Meseleyi şöyle ele alırsak, firavun'un durumu peygamberler tarafından getirilen ilahi kanundan bağımsız olarak siyasî ve hukukî hakimiyet iddiasında bulunan devletlerin durumundan hiç de farklı değildir.bu devletler kanun koyucu,emir ve yasakları belirleyici olarak ister bir kral görsünler, ister millet iradesinin ülkenin,Allah'ın koyup peygamberlerin tebliğ ettiği kanun ile değilde kendi kanunlarıyla yönetilmesi durumuna müncer olduğu sürece ,firavun'un durumuyla kendilerininki ile arasında hiç fark yok demektir. Kısaca Allah'ın indirdiği Kuran-ı Kerim 'i bi tarafa koyup kendi elleriyle yapmış olduğu ve topluma uygulatmaya zorladığı veya kabul ettirdiği sürece kim olursa olsun ister devlet ister devlet reisi isterse millet ,firavun gibi ilah iddiasında bulunmuş demektir.firavun "ilâh" kelimesini kendisi için kullanmıştır,ancak bu devletler "hakimiyet" kelimesini de aynı anlamda kullanmaktadırlar.
Allah korusun.

Peki bunu kabul etmeyen ve gücü yetmeyen sorumlu olur mu ?
Elbette hayır,Allah kimseye kaldıramacağı yükü yüklemez.rabbimiz bizim mücadelemizi görecektir.yeter ki herşeyimizle İslamı her yerde yaşamaya gayret edelim sadece islamı camide yaşamayalım; ekonomide,ticarette,siyasette, ailede,heryerde Allah'ın rızasını kazanmaya çalışalım.biz seferden sorumluyuz,zafer Allah'tandır.

iktibâs

hafiz

Sözlükte “ateşten köz almak” mânasına gelen iktibâs mecazi olarak “bilgi elde etmeye çalışmak, birinin ilminden istifade etmek” anlamında da kullanılır.

ramazan

bulut bey
Müslümanlara oruç tutmanın farz olduğu ay. Ramazan ayını biliriz bizim takvimimizde. Oysa bizim takvimimizde daha nice aylar var. Bilenler bilir. Ramazan'ı bildiğimiz gibi diğer aylarımızı ve hatta bütün olarak Müslüman vakitlerini, Müslümanın vaktini nasıl tayin etmesi gerektiğini öğrenmeliyiz

Bu yazımızda Ramazanın ne olduğundan önce ne olmadığını kısaca izaha gayret edelim.

Ramazan bir coşku değildir. Bazı alçaklar 'ramazan coşkusu' diyorlar. Ramazan baştan aşağı ciddiyettir. Coşkuyla filan hiç ilgisi yoktur. Ramazan'ı kapitalist sisteme dahil etme uğraşındaki aşağılık zevat bunu bilinçli söylüyor. Ramazan'ı noel gibi veyahut herhangi bir yahudi bayramı gibi gösterme gayreti bazılarına ramazan coşkusu lafını ettiriyor. Ramazan'ı laçkalaştırmak, gerçek manasının Müslümanlar tarafından kavranmasına mani olmak adına yapılan işler bunlar. Coco cola reklamında elbette ramazan coşkusu denilecek.

'Ramazan eğlencesi' olmaz. Ramazanda eğlenilmez. Ramazan bir eğlence filan değildir. Ramazan kafirlerin kafasına 'bakın biz allah' ın kuluyuz, biz sadece allah dilediği için hayat sahibiyiz, biz yeme içme cinsel münasebet yaşama ile hayatta kalıyor değiliz sadece allah istediği için hayattayız siz kafirler bunu bilmezsiniz bilmediğiniz için kafirsiniz' düşüncesini çakmaktır. Biz sadece allah rızası için oruç tutarız. Oruç bize hayatın allah tarafından bahşedildiğini gösteren bir rehberdir. Aksi yöndeki temayüllerin islamla alakası olmadığı gayet açıktır. Neyle alakası vardır onu alakalılar zaten açıktan veya zımnen söylüyorlar. Alakasızlar da onları dinliyor ve çok enteresan itibar ediyor. Bu birçok meselede böyle oluyor.

Ramazan günah çıkarma ayı değildir. Ramazan'a kadar istediğin haltı ye. Eee ramazanda oruç tut bir iki teraviye git. Sonra devam. Bu kafa Müslüman kafası değildir. Bu kafa Hristiyan kafasıdır. Bu sapık düşünce bu sapık temayüller hristiyanların alameti farikası. Günah çıkarma meselesi hristiyanlarda var. Cennetten bir parseli papazdan satın alma işi onların bildiği bir iş. Müslümanların böyle bir işi yok.

Ramazan tv programı izleme ayı değil. Bu tv programlarında alenen islam'ın nasıl kötülenmeye çalışıldığını akıllı bir Müslüman gayet net görür. "sakız orucu bozar mı". Yıllarca bu dangalaklıkları yaptılar televizyon ekranlarında. Bunun başını çekenler Müslümanmış gibi görünenler. Devam ettirenler ise hiçbir şeye kafası basmayan adamlar. Bilhassa ramazanda tv ekranından uzak durmak gerekir.



siyaset

bulut bey
siyaset esasen bir kavramdır. ilm-i siyaset peygamber mesleğidir. peygamberimiz (sav) islam devletinin yöneticisi idi. dolayısıyla hayatın her safhasında kuralları haiz olan islam, elbette siyaset alanında da fıkhi ilke ve kuralları ihtiva eder. bu cihetle ilm-i siyaset dediğimiz zaman ilk aklımıza gelecek olan kur'an ve sünnet-i seniyyedir.
siyaset kelimesi aklımıza pek çok kelime ve kavramı getirebilir. güncel siyaset bunlardan bir tanesidir. güncel siyasi partiler, ideolojiler, hizipler ve sair.
küresel sistem , dünya sistemi , wall street empire veya ismine ne dersek diyelim bir organizasyon var. bu organizasyonu son derece dikkatlice -palavracıların, ciddiyetsiz adamların saçma sapan kurgularından ve abartmalarından ari bir şekilde- tetkik ve tahkik etmeliyiz. az yukarıda bahsettiğim güncel siyaset, siyasi partiler, ideolojiler, hizipler filan bunları bir kenara bırakalım. bunlar işin magazin kısmı. magazin olduğunu son altılı masa hadiselerinde de açıkça gördük.
salt güncel siyaset takibi ferdi yanlış sonuçlara götürür. ondan sonra adam kendisiyle hiç ilgisi olmayan meseleler sebebiyle anası babası yahut eşi yahut herhangi bir arkadaşı ile papaz olabilir :) hiç gerek yok. tuttuğunuz veya kendinizi yakın hissettiğiniz siyasi partiler hemen hemen aynı şeyleri söylüyor boşuna kavga etmeyin. hatta ve hatta şayet bir cemaat, tarikat filan oraya bağlı iseniz onlar da hemen hemen aynı yoldalar. boşverin. aklınızı kiraya vermeyin. örnek bu ülke fetö gördü. aklını kiraya veren milyonlarca kişiyi gördük. fetö'nün tepe kadrosu nerede, pensilvanya'da, almanya'da, fransa'da, kanada'da vs.üstelik bir elleri yağda diğer elleri balda değil mi (bu arada allah hepsinin belasını versin) peki bu işin ceremesini kim çekiyor. genellikle bu işin ceremesini burada aklını kiraya vermiş dünyadan habersiz kişiler çekiyor. kitlenin tamamı suçludur tamamı suçsuzdur anlamında söylemiyorum elbette. örgütlü suçlar türk ceza hukuku içerisinde apayrı bir konudur, hukuki bir meseledir. ayrıca daha geniş değerlendirilmelidir (tabiki sadece hukukçular tarafından :)) sadece siyasi ve sosyal açıdan yukarıda bahsettiğim genel ilkelere bir örnek vermiş olduk. yani şunu diyorum aklınızı kiraya verip de körü körüne bir siyasi liderin bir tarikat şeyhinin filan ardına düşmeyin veya seküler birey ve kitleler için konuşacak olursak falanca oyuncunun filanca instagram fenomeninin filanca seküler görüşlü bir yazarın kanaat önderinin peşine mürid gibi takılmayın. zannetmeyin cemaat tarikat filan sadece islami cenahta var. seküler kesimde de aynı şekilde vardır. sadece isimler değişir yöntemler değişir mantık aynıdır.
neyse biz müslümanlara gelelim, seküler adamla benim işim yok :)
müslümanlar sizin iki kaynağınız var, kur'an ve sünnet. sorgulanamaz olanlar bunlardır. diğer tüm parametreler sorgulanır. kimsenin peşinden sorgusuz sualsiz gidilmez. hz. ömer halifeliği sırasında bir gün etrafındakilere sordu ''ben yanlış yaparsam beni nasıl düzeltirsiniz'' etrafındakiler kılıçlarını göstererek cevap verdi ''seni şu eğri kılıçlarımızla düzeltiriz''. bakın müslüman anlayışı budur. bir zulüm görüyorsan önce elinle düzelt, beceremiyor musun dilinle söyle, onu da mı yapamadın bari kalben buğz et. hadise budur.
bana göre fikri hür müslüman bir ferd bugün güncel siyasete pek kafayı takmaz, en fazla kafa dinleme için ''biraz da magazinel takılayım da kafam boşalsın'' maksadıyla bir iki konuşur (bunu çok yorulduğumuzda kafamız çok dolduğunda telefonda bir saat filan oyun oynamaya, yahut arkadaşlarla geyik muhabbeti yapmaya filan benzetebiliriz :)) tamam o kadar.
ekabirlik yapmak niyetinde değilim. fakat bana göre bugün müslümanlığını ciddiye alan bir ferd siyaset konusunda öncelikle sünnette mevcut ilm-i siyaseti öğrenmeye gayret etmeli ve ayrıca dünya sistemi denilen organizasyonu kavramaya çalışmalıdır.

akrep yuvası cüneyt arkın

hafiz
Emniyet Müdürünün (Reha Yurdakul), sokakta kaçak sigara satarken toplattığı çocukları, nezarette saçları kesilirken gören Komiser Kemal'in (Cüneyt Arkın) Müdürüyle tartışırken
” Bu çocukların saçlarını kestirip mahkemeye sevketmek adalet mi? Bir defada milyonlar vuran kaçakçılar, vurguncular artık alıştığımız günlük olaylar haline geldi. Hani, onları yakalasak ya! Bu memlekette açlık olduğu sürece bu çocuklar suç işleyecektir. Böyle büyük masaların arkasına saklanıp, halkımız hakkında kararlar veremezsiniz.'' Şeklinde kullandığı bu sözler de, izlediğim zaman beni çok derinden etkikemişti.

birr

hafiz
"birr "İyilik,ihsan,erdemlilik gibi manalarına gelir.dünya hayatında hep imtihan'da olduğumuzu unutmamamız lazım çünkü iyilikler olduğu kadar kötülükler ve felaketlerde vardır bu dünya hayatında.peki kötülük gelince ne yapalım ? birr yani iyi mi düşünelim evet aklımıza şu gelsin;her felaketin ardından bir iyilik ve güzellik gelir.sadece aradaki zamanı biz bilemeyiz.ardından gelecek iyiliğe kavuşmak için felakete hoş geldin demeliyiz.seni kabul ediyorum,sen Allah'tan geldin mesajınla geldin ,öğretmek istediklerini anlamaya çalışacağım.işte teslimiyet budur.iyi kötü her şeyi kabullenmektir.işte müjde ey kurana iman eden mümin ;
فَاِنَّ مَعَ الْعُسْرِ يُسْراًۙ

اِنَّ مَعَ الْعُسْرِ يُسْراًۜ

Gerçekten, güçlükle beraber bir kolaylık vardır.
Şüphesiz güçlükle beraber bir kolaylık vardır.
[ inşirah surresi 5-6 ayetler]

takva

hafiz
Toplumumuzda bu kavramı çokça anılır ama gereği gibi yerine getirmekte Müslümanlar gaflet içerisindedir.Nedir takva? "kişinin,kendisini günahkâr kılacak şeylerden koruması veya insanın ibadet ve güzel işler yaparak Allah'ın azabından korunması "şeklinde açıklanmıştır. Bu tür korunma çabaları Allaha duyulan saygı sevgi ve itaatin göstergesidir.
Sahabeden Abdullah ibn Mes'ud'un [ra] ifadesi "Allaha âsi olmayıp itaat etmek,nankör olmayıp şükretmek ve O'nu unutmaksızın hep hatırda tutmak"şeklinde güzel bir yorum getirmiştir.
Müslümanlar olarak şu ayeti iyi bilmeliyiz "gücünüz yettiğince Allaha saygısızlıktan sakının"[teğabün 16 ayet]takva sahipleri Kur'an'da övülmüş ve anılmıştır;
1-Allah katında değerlidirler.[Hucurat 13]
2-Allah onları sever.[Al-i imrân 76]
3-Onlar için güzel bir gelecek vardır.[Sâd 49]
4-Ahiret yurdu onlar için hazırlanmıştır.[Zuhruf 35]
5-Allah onlarla beraberdir.[Bakara 194]

faiz belası

hafiz
Günümüzde kredi kullanmak bankalarla içli dışlı olmak herkesin cebinde kullanabileceği imkanlar olması ahir zaman fitnesidir.bundan 50 sene önce bankanın önünden geçmeyen alimlerimiz var bugün ise artık çok basitleşti haram olan birşeyin bizim önümüze sevimli sloganlarla bilmem yüzde 2 faiz oranlarıyla güzel göstermeleri elbette günümüz müslümanları için bir imtihandır. Faiz Allahla savaş açmaktır.Faiz haramdır; çünkü İslam'ın hukuk ve ahlâk sisteminin temelinde yer alan “Hak” kavramına aykırıdır. Faiz kul hakkını hiçe sayarak, insanları kolaylıkla aldatmanın yolunu açar. Kazanıyorum zannederken aslında kaybeden kişinin ve birbirine güvenini yitiren müslümanları felakete sürükler. Faiz yalnızca malın değil, hayatın da bereketini kaçırır. Nice iflaslar, intiharlar, dağılan aileler, heba olan ömürler faizin birer neticesidir. Yüce Allah çalışıp çabalamadan haksız yoldan kazanç sağlayanların ibretlik âkıbetini bizlere şöyle haber vermektedir: “Faiz yiyenler, kabirlerinden şeytanın çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. Bu durum onların 'Alışveriş de faiz gibidir' demelerinden dolayıdır. Oysa Allah alışverişi helal, faizi haram kılmıştır…”
[Bakara 275]

türk'ce lugat


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir mecra ve bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin ?

üye ol